İzmir’den caz rüzgarı geçti

Şehrimizde düzenlenen önemli sanat etkinliklerinden 16. Avrupa Caz Festivali kapanış konseriyle sona erdi. İKSEV tarafından düzenlenen festivalin ilk iki konseri AASSM kısa adıyla da anılan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde verildi.

2 Mart akşamı başlayan festivalde ilk konser öncesi sergi açılışları yaşandı. Artık gelenekselleşen ve bu yıl yedincisi düzenlenen Caz Afişi Yarışması afişleri ile Gisela Bullacher Fotoğraf Atölyesi sergileri konukların ilgisini çekti.

Açılış konseri öncesi İzmirli müzikseverlerin özellikle internetten bilet alma konusunda yaşadıkları sıkıntıları yoğun biçimde dile getirmeleri dikkatimi çekti. En çok yakınılan konu ise satış organizasyonunu yapan şirketin, bilet sattığı web sayfasına AASSM’nin oturma planını koymamış olmasıydı. “Doğu Kanat”, “Batı Kanat” gibi tanımların ne olduğunu anlayamayan birçok kişi neresi olduğunu bilemeden satın aldıkları koltuk numaralarının umdukları yerlerde olmadığını gördüklerinde hayal kırıklığı yaşadılar.

Gerçi AASSM’nin kendi internet sitesine böyle bir plan festivalden birkaç gün önce konmuştu. Ama çoğu kişi bundan habersiz olduklarından kaderlerine razı olmak zorunda kaldılar.

Bu arada söz gelmişken bir başka bilet sorununu da yazmak isterim. İki haftadan bu yana İzmir Devlet Senfoni Orkestrası konserleri AASSM’de verilmeye başlandı. Ama biletler Kültürpark’taki gişede satılıyor. Konser bileti öncelikle konserin verildiği yerde satılmalıdır. En kısa zamanda bu eksiğin giderilmesini dilerim.

Bir sözüm de açılışın sunucusuna olacak. Sanat üretiminde katkı koymaya çok önem veririm. Ancak Devlet Tiyatrosu sanatçılarının konser, tören, açılış ve benzeri etkinliklerin sadece sunuculuğunu yapmalarını, o etkinliğe doğrudan başka katkıları yoksa oldum olası doğru bulmam. Sahne sanatçıları icracıdır.

Sunuculuk ise farklı bir iştir. Konser sonrası İKSEV’in basın danışmanı, sevgili Sirel Ekşi’ye sorduğumda sunucu için “Biz rica ettik yardımcı olmasını” diye açıklama getirdiyse de bu şehirde yaşayan, şehrin sanat coğrafyasını bilmesi gereken ve söz kullanmada usta olması gereken bir sanatçının bu ülkenin en önemli konser salonunun adını doğru söylemesi gerekir.

Açılış konserinin solisti caz dünyasının güçlü seslerinden Dee Dee Bridgewater’du. On şarkılık enfes konserinde yorum gücü çarpıcı fiziği ve sahne sempatisi ile birleşince izleyenler doyumsuz anlar yaşadılar. Orkestranın ustalarının çalgı kullanma becerileriyle gırtlağını kullanarak yarışması ise müthişti. Nitekim ülkemizin en önemli caz trompetçisi Şenova Ülker’le girdiği düellovari atışmada bir ara öyle tiz bir trompet taklidi ses çıkardı ki, Ülker aynı sesi basamadı. Konser sonunda “bis” de yapan Bridgewater tüm salonu ayağa kaldırtarak kendisine eşlik eden İstanbul Superband’i alkışlattı. Aycan Tezel yönetimindeki orkestra yaygın deyimle gerçekten “tabanca gibi”ydi. Bridgewater’dan önce seyirciyi ısındırdıkları dört soluklu parçayı da kusursuz çaldılar.

Festivalin ikinci konseri yine AASSM’deydi ve bu kez “Denizin öte yakası”ndan gelen güçlü bir yorumcuyu dinledi İzmirliler. Günümüz Yunan müziğinin önemli Rembetiko yorumcularından Eleftheria Arvanitaki bazı şarkılarında Smyrneika tarzı müziği bilenlerin kulaklarına “tanıdık” melodiler gönderdi. Konsere bizim Sisam diye andığımız Samos adasından önemli konuklar da katıldı.

Festivalin bundan sonraki konserleri İsmet İnönü Sanat Merkezi ağırlıklı sürdü. İtalya’dan gelen Siena Jazz Quartet ile süren konser dizisi Ulrich Drechsler Trio’nun İzmir Sanat konseriyle sona erdi. Festivalde bir konser veren İzmir Kent Orkestrası her zamanki gibi ilgi gördü. Ancak orkestranın böyle bir festivale “Farklı” bir repertuvarla katılmasının daha doğru olacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değildi.

Hiç kuşku yok ki festivalin en önemli iki etkinliği düzenlenen seminer ve atölye çalışmasıydı. 6 Mart günü İKSEV’de düzenlenen seminerde caz tarihçisi ve festival danışmanı gazeteci Francesco Martinelli, cazın gelmiş geçmiş en önemli adlarından Charles Mingus ve müziğini anlattı ve izleyicilerin sorularını yanıtladı. Bu seminerde kendisine yardımcı olan sevgili Ümit Tunçağ’ın da katkısını yazmadan edemeyeceğim.

Bana göre festivalin en önemli yanı düzenlenen Açık Caz Orkestrası Atölye çalışması idi. Bu çalışmaya katılan 19 genç sanatçı tam üç gün boyunca İtalyan sanatçılarla grup çalışmaları yaptılar. Bu yıl beşincisi düzenlenen atölye çalışmasının finalinde verilen konser ise bana göre açılış konseri kadar önemliydi. Bu arada iki genç sanatçımız da önümüzdeki aylar için Siena’da gerçekleştirilecek ustalık sınıfları çalışmasına burs kazandı.

Avrupa Caz Festivali için İKSEV çalışanlarını başta Filiz Sarper olmak üzere kutlarım. Bir teşekkür de verdiği katkı nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu’ya.

Yine söz gelmişken İKSEV’in artık yılan hikayesine dönen Müzik Müzesi ve Kütüphanesi işini de mutlu sona ulaştırmasını diliyorum. Bu müzeyi en çok destekleyen kişilerin başında gelen biri olarak bu güne kadar birçok yayında yazılarımla söz ettim, destek verdim. Ancak her nedense bu işte bir tıkanma ve takılma görülüyor. Restore edilen binanın İKSEV’e verilmesinin üzerinden iki yılı geride bıraktık. Ama her şey o günkü gibi duruyor. Hatta bina yavaş yavaş yıpranmaya başladı.

İKSEV’in web sayfasında bu oluşum ile ilgili dile getirdiklerini okudum. Açıklamalar hep “Kazandırmayı istemektedir”, “Katkıda bulunmayı arzulamaktadır” gibi “Ne zaman gerçekleşeceği belli olmayan” bir ifade ile bitmiş. Çeyrek yüzyıla yakın bir zamandır Uluslararası İzmir Festivali gibi şehrimizin en önemli sanat organizasyonuna sponsor bulma başarısı gösteren İKSEV’in bu kadar önemli bir merkezi yaşama geçirmek için böylesine takılmasını başarılarıyla bağdaştırmıyorum… Haydi… Biraz gayret… Kazandırın İzmir’e ve ülkemize o müzeyi…