Mezarlıklar uygarlık tarihinin başlangıcından bu yana hemen her toplum için özel önem kazanmış alanlardır. Özellikle Anadolu’da var olmuş uygarlıklarda bu önem daha da belirgindir. Ayrıca başta Müslüman toplum olmak üzere tekil olarak bazı mezarların da özel öneme sahip olduğu ayrı bir konudur. Yatırlar, dedeler, türbeler bunlara örnektir ve İzmir şehri de bu tür mezarlar açısından oldukça zengindir. Ancak İzmir şehri mezarlıklar açısından olağanüstü zengin bir şehirdir ve bu nedenle bu yazıda sadece mezarlık alanlardan söz etmeye çalışıp, türbe, yatır ve dedeleri bir başka çalışmaya bırakacağız.
Yerleşim geçmişi 8500, kentsel geçmişi 5000 yıl önceye giden İzmir’de elimizde geniş bilginin bulunduğundan söz etmek olası değildir. Antik Dönem Smyrna’sının Nekropol olarak adlandırılan kent mezarlıkları ile ilgili net bulgular pek azdır. Bu dönemde mezarlıkların sur dışı alanlarda bulundukları gerçeğinden yola çıkarsak, kent kapılarının dışına uzanan yollar boyunca mezarlıkların da yer aldığını düşünmek yanlış olmaz. Yakın zamanda Konak Belediyesi desteğinde sürdürülen Altınpark Arkeolojik Alanı’nda yapılan kazı çalışmalarında bulunan ve Roma Dönemi’nde de kullanıldığı anlaşılan Hellenistik Dönem’e ait mezar stelinin yanı sıra şehrin yukarı mahallelerinden Zafertepe ile Kadifekale’nin Yeşildere yamacında bulunan lahitler mezarlıkların bu bölgelerden çok da fazla uzaklarda bulunmadığının kanıtıdır.
Bu varsayımlardan yola çıkarak son iki yüzyılda yerleşim alanlarını yoğun biçimde kuşatan mezarlıkların, Antik Dönem’de de kullanılan alanlar olduğunu söylemek asla yanlış olmayacaktır. Bu mezarlıklar geniş anlamda İzmir’de yaşayanların bağlı bulundukları dinlere göre ayrılmışlarken bazıları da Alman Mezarlığı, İngiliz Mezarlığı ya da Hollanda Mezarlığı gibi milliyetlere göre ayrılmışlardır.
Bilindiği gibi bölgede Müslüman nüfusu 11. Yüzyıl’dan itibaren görülmektedir. Seyrek olan bu nüfus 14. Yüzyıl’dan itibaren sayısı hızla artan ciddi bir yoğunluk gösterir. İzmir çevresindeki birçok köy mezarlığında eski yüzyıllara uzanan mezar taşlarının bulunduğu mezarlıklar varlıklarını günümüze kadar korumuşlardır. Ancak bu yazı İzmir şehri merkezli olduğundan bu tür gömü alanlarından söz etmeyi de bir başka çalışmaya bırakıyoruz.


Bu arada Değirmendağ adının Konak ve Karataş’a doğru inen sırtlarda yükselerek, Eşrefpaşa ve Katipoğlu sırtlarındaki düzlüklere ulaşan ve adını 19. Yüzyıl ortalarına kadar üzerinde bulunan rüzgar değirmenlerinden alan tepe olduğunu da ayrıca belirtmekte yarar vardır. Bu tepenin azınlıklar arasındaki bir dönem kullanılan adı “Coryphée Tepesi”dir. Değirmendağ yamaçlarına, 1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı’ndan sonra İzmir’e gelen Müslüman göçmenler yerleştirilir ve yöre, özellikle Halil Rıfat Paşa’nın valiliği döneminde gelişir.

Damlacık Mezarlığı: Damlacık semtinde, aynı adlı cami yanında var olduğu bilinen mezarlık alan. O dönemde sözü geçen küçük bir mahalle camisi olan Damlacık Camisi, günümüzün süslü püslü ve görkemli Fatih Camisi halini almıştır.
Sözü geçmişken Damlacık Deresi’nden iki satırla söz etmek isterim. Bu dere, 18. Yüzyıl başlarına kadar, Hıristiyan ve Yahudi mezarlıkları ile birlikte şehrin Batı sınırını oluşturan ve günümüze yer üstünde ulaşmayan akarsudur. Günümüzde Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi binası olarak kullanılan eski Guraba-i Müslimin ya da Memleket Hastanesi binası bu derenin (2) ağzında inşa edilmiştir.
Sinan Dede Mezarlığı: Uluyol Mezarlık mahallinin, Eşrefpaşa’dan İkiçeşmelik yönünde uzanan Uluyol’un üzerinde yer alan bir bölüm mezarlık alan. Burada sözü geçen Uluyol’u günümüzde İkiçeşmelik’ten Bayramyeri’ne giden Eşrefpaşa Caddesi’nin o bölümdeki ilkel hali olarak düşünebiliriz.
Eşrefpaşa Mezarlığı: Adından da anlaşılacağı gibi Ulu Mezarlık mahallinin batı bölümünde yer alan mezarlıktır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir bölümü park haline getirilmiş, diğer bölümü de bayram günleri salıncak, dönme dolap ve benzeri oyuncakların kurulduğu ve Bayramyeri adıyla bir eğlence alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu ad günümüze semtin adı olarak ulaşmıştır. Bu alana ayrıca 1950’lerde nikah dairesi inşa edilmiştir.
Kanlıdere Mezarlığı: Yine Uluyol üzerinde ancak Damlacık Deresi yanında yer alan Müslüman mezarlığıdır. Mezarlığın adı bize Damlacık Deresi’nin bir dönem Kanlıdere olarak da adlandırıldığını düşündürtmektedir.
Paşa Mezarlığı: Uluyol’un geçtiği bölümün Kuzey yönüne doğru olan alanda yer alan bu Müslüman mezarlığı günümüzün öğretmen evinin bulunduğu alanda yer almaktaydı.
Sarımsak Dede Mezarlığı: Bulunduğu yer, sonraları Eşrefpaşa pazar yeri olarak kullanılan alandır. Zaman içinde Sarımsaklı Mezarlığı olarak da anılmıştır. Sözünü ettiğim ve bütünü ulaştıran mezarlıkların en önemlisi olarak kabul edebiliriz. Vali Rahmi Bey zamanında Karataş’taki mezarından alınan Bahri Baba’nın kemikleri de buradadır. (3) Bu mezarlığa ayrıca defnedildiği bilinenler arasında, 19. Yüzyıl başlarında İzmir Serdarı (4) olan Camgözoğlu Süleyman Ağa ve ailesi, Köprülüler Dönemi’nde Venedik Devleti ile yapılan Bozcaada Deniz Savaşı (5) kahramanlarından, Donanma Kumandanı Maryoloğlu Mustafa Paşa (6) ile Sultan III. Selim’in öldürülmesinden sonra sürgün edildiği İzmir’de öldürülen Moralı Köse Musa Paşa da (7) vardır.
Ulu Mezarlık, 20. Yüzyıl başından itibaren önceleri çevredeki yerleşim bölgelerinin sıkıştırması ile adım adım küçülmeye başlar. Ardından, sonraları Eşrefpaşa Caddesi’ne dönüşecek Uluyol’un düzenleme çalışmaları bu kez mezarlık alanı merkezinden etkiler. Son olarak da yolun iki tarafında da kalan mezarlar Dr. Behçet Uz’un Belediye Başkanlığı döneminde kaldırılarak Cici Park ve Cumhuriyet Koruluğu oluşturulur.
Fazla büyük olmasalar da bölgeye yakın konumda olan Ballıkuyu’daki, Cumhuriyet öncesi iki Müslüman mezarlığından söz etmek isterim. Bunların biri Ballıkuyu semtindeki aynı adla anılan mezarlıktır. Sonradan yapılaşmaya açılmıştır. Diğer mezarlık alan ise günümüzde olmayan Topaltı İlköğretim Okulu’nun bulunduğu alanda var olan Çalı Mezarlığı’dır. Bu mezarlık da 1885 yılında bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenlerinin kurduğu yüz evle gelişimi başlayan Halidiye Mahallesi tarafından kuşatılmıştır.

Yeşildere kenarında, günümüzdeki Kemer Köprüsü’nün iki yanında yer alan mezarlık, İzmir’deki Müslüman mezarlıklarının en önemlilerinden biridir. İzmir-Aydın demiryolunun Kemer geçişindeki hat ile Yeşildere arasında yer alan ve Kemer-Tepecik yolunun içinden geçtiği bu mezarlık dört bölümden oluşmaktadır. Güneybatı yönündeki kısmının bir bölümü Yeşildere’nin Basmane’ye yakın kıyısında yer almaktadır. Hiç kuşku yok ki bu mezarlık şehrin büyümesine uygun olarak, Ulu Mezarlık’tan sonra tercih edilen bir alan olmuştur. Mezarlık alanlarda şehir geliştikçe şehir dışı alanlara yönelme eylemi Yahudi, Katolik ve Ortodoks mezarlıklarda da görülür. Bu dinlere ait mezarlar da şehir merkezinde kalan alanlardan sonra 20. Yüzyıl ikinci yarısında ikinci basamak bölge olarak bu yöreyi seçmişlerdir. Yerleşim alanları buraya ulaştıktan sonra yeni mezarlık alanları doğal olarak bir adım daha ileriye gitmişlerdir. Buna örnek olarak Altındağ’daki Müslüman ve hemen karşısındaki Ortodoks Rum mezarlıkları ile biraz daha ilerideki Yahudi mezarlığını gösterebiliriz. Kemer Müslüman mezarlığı, bir yandan Basmane yönünden Yeşildere’ye doğru genişleyen yerleşim, diğer yanda Tepecik’in özellikle aldığı göçlerle hızla büyümesi sonucu tarihe karışmıştır.
İzmir’in birçok bölgesi gibi Basmane semti ve çevresi de önemli mezarlık alanlarını barındırmıştır. Bunların en büyüğü Kocakapı ya da Karakapı adlarıyla bildiğimiz mezarlıktır. Bu mezarlık Servili Mescit yönünden gelen ve günümüzde 954. Sokak olarak bildiğimiz Karakapı Caddesi tarafından adeta ortadan ikiye bölünerek geçilmiştir. Bu mezarlık alan Cumhuriyet Dönemi imar hareketleri içinde kaldırıldıktan sonra kazanılan alanda günümüzde Ballıkuyu Aile Sağlığı Merkezi, Mehmetçik İlkokulu, İbni Sina Ortaokulu, Vali Kazımpaşa İlkokulu ve Polis Şehitliği bulunmaktadır.
Her ne kadar bu yazıda sadece mezarlıkları anlatıyorsam da İzmirlilerin az bildiği bu şehitlikten kısaca söz etmek gerekir. 15 Mayıs 1919 günü İzmir’in işgali sırasında, işgal gücünün yaptıklarına karşı çıkıp direnişleri sırasında şehit olan polis memurları, Kocakapı Mezarlığı’na defnedilirler. Bu eski mezarlık kaldırıldıktan sonra şehit polislerin mezarlarının bulunduğu yere İzmir Belediyesi tarafından yaptırılan anıt 30 Ekim 1935 tarihinde açılır. Anıta, 1973 yılında, Cumhuriyetin 50. Yılı anısına konulan kitabede şunlar yazılıdır: “Yüce Türk Ulusu. Tarih boyunca esaret zincirlerini kırarak hür yaşamaya alışmış asil milletimizin evlatları, 15.5.1919 tarihinde Yunan ordularının İzmir’i işgali sırasında da zulme karşı çıkarak hunharca şehit edilen ve adını ilk kurşun anıtına yazdıran polis memuru 387 apolet sayılı Hüseyin Avni Efendi ile arkadaşları burada yatmaktadırlar…” Anıtın gövdesinde ayrıca şehit polislerin adları yazılıdır: Hüseyin Avni Efendi, Apolet 387; Kemal Efendi; M. Fahrittin Efendi, Apolet 456; Y. Şerif Efendi, Apolet 315; M. Sabri Efendi, Apolet 68; Hamza Efendi, Apolet 7; İhsan Efendi, Apolet 69; M. Fahri Efendi, Apolet 47.
Basmane semtinin önemli mezarlık alanlarından biri Faikpaşa Mahallesi’nde, 960. ve 968. sokaklar arasındaki alanda yer alan Müslüman mezarlığıdır. Kemer Köprü’den gelip Agora’ya uzanan Antik yol üzerinde yer alan mezarlık Cumhuriyet’in ilk yıllarında Faik Ener Parkı’na dönüştürülürse de Altınpark adı daha yaygın olarak kullanılır ve semtin adı olur. Park alanının (8) içine sonraki yıllarda Belediyesi hizmet binası ile Şehit Fethi Bey Ortaokulu inşa edilir. 2000’li yılların başlarında hizmet binası inşaatı için yapılan kazıda tarihi eserler çıktığından alan koruma altına alınmış ve sürdürülen kazılarda Roma Dönemi yerleşimi ortaya çıkarılmıştır.
Hemen yakındaki bir başka mezarlık alan ise aynı adı taşıyan cami ile özdeşleşmiş ancak günümüze ulaşmayan Çorakkapı Mezarlığı’dır. Semte adını veren Basmahane yanında yer alan, ancak Basmane Garı ve İzmir – Kasaba demiryolu inşası sırasında büyük bölümü istimlak edilen mezarlığın geri kalan kısmı da 1933 yılında Namazgah Mezarlığı ile birlikte kaldırılmıştır.

Bir diğer önemli mezarlık alan ise Mezarlıkbaşı semtine ad vermiş olan iki mezarlıktan Alaybeyi Mezarlığı’dır. Bu mezarlık alanın yeri günümüzde Anafartalar Caddesi’nin Tilkilik yönü giriş ağzıdır. Bu mezarlık Kocabahçe Mezarlığı adıyla da anılmıştır. Söz konusu mezarlık kaldırıldıktan sonra kazanılan alan bir tür pazaryeri olarak kullanılmaya başlar ve bu durum 1935 yılına kadar sürer. Daha sonra sıra dükkanların yapılandığı bu alanda günümüzde katlı otopark bulunmaktadır.
Diğer ve daha büyük mezarlık alan ise günümüzdeki Agora kazı alanı sınırları içinde kalan mezarlıktır. Birçok kaynakta günümüzdeki Agora kazı alanının bütününü kapsadığı belirtilirse de aslen böyle değildir. Mezarlığın, günümüzdeki kazı alanının bir bölümünü kapsadığı planlardan anlaşılmaktadır. Bu mezarlık kazılarla birlikte kaldırılmış ve taşınamayan bazı kemikler hemen yanda bulunan küçük parka konulan bir nişane sütunun altına gömülmüştür.
İzmir şehir merkezinde buraya kadar aktardıklarımın dışında da çok sayıda Müslüman mezarlığı vardır. Ancak bir yazı içinde hem bunların hem de diğer dinlere ait olanların tamamını aktarmak olanaksızdır. Bu nedenle bu çalışmayı Müslüman mezarlıklarının bazılarından daha söz edip tamamlamak doğru olacaktır.

İzmir’de, şehir merkezinde kalan alanda sözü edilecek daha çok sayıda Müslüman mezarlığı ve bunların da bazılarının zaman içinde yaşanmış ilginç öyküleri var. Ancak yazıya da bir yerde nokta koymak gerek. Gene de bazılarının hiç olmazsa adlarından söz etmek istiyorum.
Karabağlar’da, adını hemen yakınında yer alan ve o noktada geçiş yıllar önce Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından sağlandığı için, adını bu adla anılan köprüden alan Paşaköprüsü Mezarlığı bunlardan biri iken; Bornova’da, günümüzde Büyük Park olarak kullanılan alandaki mezarlık bir diğeridir. Bornova’da 20. Yüzyıl’ın başına kadar mezarlık olan bu alan Vali Rahmi Bey tarafından kaldırılmış ve 1940 yılında da park haline getirilmiştir. Bornova’da ayrıca İstanbul Caddesi kenarında yer alan bir başka büyük mezarlık alan da 1928 yılında gömüye kapatılıp yerine Bayraklı yolu üzerindeki yeni bir mezarlık kullanılmaya başlanmıştır. Zamanla burası da dolduğundan bu kez günümüzdeki mezarlık 1967 yılında gömüye açılmıştır. Bölgedeki Hacılarkırı, Işıkkent, Eski Çamdibi, Gültepe Pınarbaşı mezarlıkları da ayrıca kayda değerdir.
Karşıyaka bölgesinde başta Soğukkuyu olmak üzere Dedebaşı, Örnekköy, Naldöken, Serinkuyu mezarlıkları;
İkiçeşmelik semtinde, Çukurçeşme mevkiinde günümüze ulaşmayan aynı adlı mezarlık; Bozyaka’da aynı adla anılan bölgede İmarethaneler Mezarlığı ve Kibar Mahallesi’nde, Eski İzmir Caddesi kenarında gömüye kapalı İzmir Mezarlığı.
Sonuçta mezarlıklar geçmişi gelecek yüzyıllara aktaracak tarihimizin parçasıdır ve özen göstermeliyiz.
– – –
(1) “Osmanlılar ve Ölüm” Türkçe baskı önsözü, s. 9, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2016
(2) Bu dere ve bölge hakkında daha geniş bilgi için: “Santa Veneranda’dan Su Cenneti Damlacık’a” Yaşar Ürük, KNK İlkbahar 2015/23, s. 42-47
(3) Bahri Baba’nın kemikleri mezarlığın kaldırılması sırasında Asri Mezarlığa taşınmıştır.
(4) Günümüzde il alay komutanı.
(5) 14 Haziran 1698 tarihinde Bozcaada açıklarında meydana gelen savaşta Kaptan-ı Derya Mezomorto Hüseyin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması, Amiral Molino komutasındaki Venedik donanmasını yenilgiye uğratır ve Kuzey Ege adalarının Venedik tehdidi altına girmesine engel olur. Ancak bu zafer 1699’da biten savaşın seyrine büyük bir etkisi yapmaz.
(6) Vefatından sonra İzmir’de gömülmesi ile ilgili olarak hakkında ayrıca çalışma yaptığımız Maryoloğlu Mustafa Paşa’nın adından Evliya Çelebi de Seyahatnamesi’nin Rumeli’deki Hâkâniye Kalesi bölümünde söz eder. (“Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi” Haz. Seyit Ali Kahraman, 5. Kitap, 2. Cilt, s. 417, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010)
(7) Musa Paşa, İstanbul’un Yenişehir-Fener semtinde doğar. Dedesi eski sadrazamlardan Moralı Osman Paşa’dır. Taşrada zor bir iş olan vergi tahsilâtı görevinde çalışır. Trablus-Şam Eyaletindeki vergi tahsilinde yaşanan sorunları gidererek gelirleri artıracağı vaadinde bulunduğundan, vezir rütbesiyle Trablus-Şam valiliği görevine atanır. Ancak bu görevindeki başarısızlığı ve yolsuzlukları sebebiyle unvanı ve görevi elinden alınarak, mal varlığına el konulup Kıbrıs’a sürgüne gönderilir. Bir müddet sonra iade-i itibarla, asi Pasbanoğlu üzerine gönderilirse de bu görevinde de istenilen başarıyı gösteremez. Ardından sırasıyla Selanik, Berkofça ve son olarak İnebahtı muhafızlığı görevlerine atanır. Altı ay kadar burada hizmet ettikten sonra Mısır valisi tayin edilir. İskenderiye’ye kadar gitmesine rağmen Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın korkusundan karaya ayak basamaz. Buradan tekrar Selanik’e gittiği sırada sadrazam vekili olarak yeni görevi için İstanbul’a çağırılarak rikâb-ı hümayun kaymakamlığı görevine getirilir. III. Selim’in ölümüyle sonuçlanan ve Kabakçı Mustafa İsyanı olarak bilinen olaylardaki rolü nedeniyle görevinden ikinci kez azledildikten sonra bazı kaynaklara göre sürüldüğü İstanköy’de bazı kaynaklara göre de İstanbul’da 14 Ağustos 1808 tarihinde idam edilir. Ancak mezarının bazı kaynaklarda İstanbul Eyüp Mezarlığı bazı kaynaklara göre de İstanköy’de bulunduğu bilgilerine karşılık kayıtlarda bulunacak biçimde İzmir’de olması çok ilginçtir. Bu konu da araştırmalarımız arasındadır.
(8) Bu alana hemen komşu bulunan Kumrulu Mescid’in, İzmir tarihinde adı kaybolmuş ve bölgede olduğu kayıtlı Bitpazarı Mescidi olduğu da düşüncelerimiz arasındadır.
(9) 1927 yılında hizmete giren okula adı verilen Yıldırım Kemal Bey, İzmir Nüfus Müdürlerinden Hasan Askeri Bey’in oğludur. Veteriner okulunu bitirdikten sonra orduya girer ancak ciğerlerinden hasta olduğu için menzil hastanesine yatırılır. İzmir’e girecek olan birliklerin arasında olmak istediği için arka arkaya yazdığı etkili dilekçelerle başarılı olur ve Fahrettin Altay’ın komutasındaki kolorduya bağlı İkinci Süvari Alayı’na alınır. Kaçış halinde olan Yunan ordusunun merkezle irtibatını kesme görevini alan bu alayın birlikleri 27 Ağustos 1922 günü Küçükköy İstasyonu’nu basar ve Yıldırım Kemal bir telgraf direğine tırmanırken düşman kurşunu ile şehit olur. Aile efradı sonraları Yıldırımkemal soyadını alırken, Küçükköy İstasyonuna da gazeteci Nevzat Ekrem Yazman’ın önerisiyle Yıldırım Kemal adı verilir.
(10) Parka adı verilen ressam Fuad Mensi Dileksiz 1880 yılında İzmir’de doğar. Orta öğreniminden sonra Fransa’ya giderek resim öğrenimi görür. Trablusgarp Savaşı’ndan sonra bir dönem İngilizlere esir düşen sanatçı 1914 yılında İzmir’e yerleşir. Çanakkale zaferi nedeniyle yaptığı ve Poligon’a dikilen bir heykeli işgal sırasında Yunan birlikleri tarafından tahrip edilir. Cumhuriyet’ten sonra 1932 yılında açılışı yapılan İzmir Atatürk Heykeli yapımında Canonica’nın yanında çalışan Dileksiz, sanatçı ile birlikte Avrupa’nın birçok ülkesinde anıt heykeller yapar. Son yıllarında Ege Bölgesi’ni gezerek Aydın, Bergama, Dikili ve Ayvalık’ta bu bölgelerin resimlerini yapan sanatçı yaşamının son dönemlerini geçirdiği Tire’de 28 Mayıs 1965 tarihinde hayata veda eder.