GAVUR İZMİR Sözü Nereden Geliyor? (002)

(İzmir Hakkında Notlar – 002)

Aydınoğlu Mehmed Bey, 1317 yılında Yukarı İzmir diye söylenen Kadifekale ve yakın çevresini fethederek İzmir’de Türk varlığının yeniden yerleşmesinin önünü açar. Oğlu Umur Bey de 1328 yılında Aşağı İzmir olarak söylenen Liman Kale ve çevresini alarak şehrin tamamını beylik topraklarına katar. Böylece, 1261 yılında yapılan Nif Anlaşması’na bağlı olarak Cenevizlilere verilen Liman Kalesi ve onun kontrol ettiği iç liman da alınarak İzmir’in tamamı Aydınoğulları’nın egemenliğine girmiş olur. Böylece Kadifekale “Bir daha hiçbir zaman kaybedilmemek üzere İzmir’de kazanılan ilk yer olur.”

Mehmed Bey’in 1334 yılındaki ölümü üzerine yerine Gazi Umur Bey geçer ve beylik merkezini İzmir’e taşır. Gazi Umur Bey, adalar üzerinde egemenlik kurmakta; Mora’ya akınlar düzenlemekte ve gücünü Trakya’ya kadar hissettirmektedir. Bu aşamada Bizans iktidarını talep eden aristokratların önderi Kantakuzenos ile İmparator III. Andronikos arasında başlayan iktidar mücadelesi kanlı olaylara sahne olur. Kantakuzenos, gitgide güçlenmekte olan Gazi Umur Bey ile ittifak kurar. Bu ittifaktaki yükümlülüğünü yerine getirmek amacıyla sık sık Rumeli’ye geçen Umur Bey, Kantakuzenos’un iktidara giden serüvenine önemli katkılarda bulunur ve Kantakuzenos 1345 yılında tüm Trakya’yı denetimi altına almış olur. 1346 yılında Edirne’de imparatorluk tacı giyer ve 1347 yılı Şubat ayında İstanbul’a girerek yeni imparator olur.

Umur Bey’in, Kantakuzenos’un iktidar mücadelesine destek verdiği dönemde; Aşağı İzmir, Latinler tarafından kuşatılır ve Kıbrıs, Cenova, Venedik ve Rodos kuvvetlerinden oluşan birleşik kuvvetler, Aşağı İzmir’i alarak Umur Bey’in donanmasını yakar (1344). Yukarı İzmir ise gösterdiği direniş sonucu birleşik kuvvetler tarafından alınamaz.

Ancak Aşağı İzmir’i işgal eden kuvvetlere Papa’dan destek gelmemesi üzerine, Rodos Şövalyeleri Umur Bey İle bir anlaşma yapmak zorunda kalırlar. Bu anlaşmaya göre; Liman Kalesi’nde Latinlerin yaptığı istihkâmlar yıkılacak, Hıristiyanlara ticari ayrıcalıklar tanınacak ve her iki İzmir de Umur Bey’e bırakılacaktır. Bu anlaşma koşulları, diğer birleşik kuvvet üyeleri ve özellikle Papa tarafından kabul edilmeyince Umur Bey, askeri yoldan sonuca ulaşmak ister ve Liman Kalesi kuşatılır. Girişilen şiddetli çarpışmalar sırasında askerlerinin önünde savaşan Umur Bey, isabet eden bir okla hayatını yitirir (1348). Bu tarihten sonra İzmir şehri, “Aşağı” ve “Yukarı” kavramlarıyla ikili yapısını sürdürür. Zaman içinde, Aşağı Kale ve çevresindeki İzmir için “Gâvur İzmir”, Yukarı Kale içinse “Müslüman İzmir” deyişi yerleşir. Bu deyiş, XVII. yüzyıl başlarından itibaren sahil kıyısına Batı Avrupalıların yerleşmesi ve İzmir’in önemli bir liman kenti olarak büyümesine bağlı olarak yeniden güncelleşecektir. Her ne kadar bu söz yakın tarihlerden bu yana “İzmirlilerin gavurluğu…” anlamında kullanılmaya çalışılsa da aslı yukarıda anlatılandır.

NE KADAR İLGİNÇ DEĞİL Mİ?
(Tablo: “Smyrna Kuşatması, 1344” (Kanvas üzerine yağlıboya), Ressam: Charles-Alexandre Debacq (1804-1863)