İzmir Hakkında Notlar’da bir kez daha Basmane’ye döndük… Basmane gizemli geçmişinin sırlarını araladıkça da dönmeye devam edeceğiz. Bu kez gündem konumuz semtin simge yapılarından olan Taşrakapı ya da çoğunluğun bildiği adla Çorakkapı Camisi…
Bu güzel camimizin “Gazi” olduğunu biliyor muydunuz? Sanırım bu yazıyı okuyanlar buna rahatlıkla hayır diyeceklerdir. O zaman bize de bu önemli bilgiyi aktarmak farz oluyor. Ancak “Gazi” olayına geçmeden cami ve çevresinden kısaca söz etmek gerekir.
Taşrakapı ve Çorakkapı’nın tarihçesi oldukça eski dönemlere kadar gider. “Kapılar” adıyla söylediğimiz ve İzmir şehrinin, Antik dönemde Sardis ve Magnesia yönlerine giden ana yollarının ortak çıkış noktası olan bölgedeki yerleşimlerin bulunduğu mahalle, İzmir’in en eski Türk yerleşimlerinden biridir. Çorakkapı adını, 19. Yüzyıl ortalarında kadim Hatuniye Mahallesi’ni oluşturan dört bölgeden biri olarak görürüz. 1885’te İzmir’de muhtarlık teşkilatı kurulması nedeniyle mahallelerin yeniden düzenlenmesi üzerine daha önce yine Hatuniye sınırlarına dahil olan Abdullah Ağa Camisi bölgesiyle birlikte yeni bir statü kazanan mahalle kısa bir zaman sonra da nüfusunun artması üzerine ikiye bölünür. 1960’lara kadar izleyebildiğimiz mahalle, bu sıralarda sokaklarının Etiler Mahallesi’ne katılmasıyla ortadan kalkmıştır.
Bu mahallenin ilk “merkez” yapısı olan caminin, 18. Yüzyıl ortalarında, Bostanî Mahmut Efendi tarafından yaptırıldığı yazılır, söylenirse de, sekiz istinatlı ve 17. Yüzyıl sonlarında yapıldığı anlaşılan bu güzel cami, 19. Yüzyıl’ın sonunda yaşadığı önemli yangından sonra Bostanîzadeler tarafından aslına uygun olarak yeniden inşa ettirilir. Hemen Güney yönünde yer alan ve bizce günümüzdeki Altınpark Eczanesi’nin tam önündeki noktada, Anafartalar Caddesi üzerinde bulunan Roma Dönemi çıkış kapısına çok yakın bir noktada yapıldığı için de Taşrakapı Camisi olarak da anılır. Anafartalar Caddesi’ne bakan cephesi önünde küçük bir haziresi de bulunan caminin, Basmane Garı ve daha öncesinde aynı alanda mevcut basma/yazma fabrikası ile arasında yer alan Çorakkapı Müslüman Mezarlığı’nın zaten büyük bölümü İzmir – Kasaba demiryolu ve gar inşası sırasında istimlâk edildiği gibi; geri kalan kısmı da 1933 yılında Namazgâh Mezarlığı ile birlikte kaldırılarak önce park alanına dönüştürülür ve bu arada 4 Kasım 1886 tarihinde oluşturulmaya başlanan, semt ile Kemer Köprü’yü buluşturan Gaziler Caddesi’nin yapımı 1951 yılında tamamlanarak hem mezarlık hem de minik park tarihe karışmış olur.
Bu “gazi” cami aslında bir külliye olarak inşa edilir ve külliye yapıları içinde 17. Yüzyıl’a tarihlenen Basmane Hamamı yanı sıra yine cami ile birlikte inşa ettirilen bir de medrese vardır. Yine Bostanîzade Ailesi tarafından kurulduğu bilinen bu medrese, bakımsız hale geldiği için 1900’lerin başında mahalleli tarafından tamir ettirilirse de, ne yazık ki günümüze ulaşmaz. Caminin ustaca inşa edilmiş kubbesi bir Ermeni ustanın elinden çıkmadır. Hatta bu yüzden Müslüman cemaat arasında dedikodu çıkar ve “Bir kâfirin inşa ettiği cami kubbesinin, kasıtlı olarak hatalı inşa edilmiş olduğu ve mutlaka çökeceği” konuşulmaya başlanır. Bunu duyan Ermeni usta ise eline aldığı koca bir balyoz ile kubbeye çıkar ve bol su ile ıslattığı kubbeyi hiç bıkmadan üç gün o balyozla döver. Kubbeden, tek bir kıymık dahi kopmaz ve söylentiler de bıçak gibi kesilir.
Camide çok değerli, harika bir taş vardır. Mihrabın üzerine denk gelen bölümde, büyükçe bir mermer üzerine yazılı bir ayettir bu. Caminin inşa döneminde Ayasulug’tan (Selçuk) kızaklar üzerinde İzmir’e getirilir. Muhtemelen oradaki İsa Bey Camisi’nden alınmış olsa gerektir. O kitabedeki ayetin tüm harfleri altın kaplamadır. Bu arada camisinin gelmiş geçmiş en ünlü hocası Ethem Efendi’dir. Camiye büyük hizmetleri olur. Caminin medresesinde de uzun yıllar hocalık yapıp, sayısız değerli din adamının yetişmesini sağlar. Çok dürüst bir insandır ve hakkında anlatılanlardan birine göre, Ethem Efendi bir gün dairelerden birinde işi uzadığında camiye namaza yetişemez. Namazın imamlığını cemaatin içinden biri yapar. Namazdan kısa sonra nefes nefese camiye gelen Ethem hoca kimin imamlık yaptığını sorar ve o kişiye para vermek ister. Ancak kişi “Allah arızası için yaptığını” söyleyerek kabul etmezse de, Ethem Efendi ona şunları söyler:
“Elbette ben de her şeyden önce Allah rızası için namaza duruyorum ama yüce devletimiz bana bu iş için ayrıca bir maaş ödüyor. Ben bu gün geç kalarak bu parayı hak etmedim. Bu nedenle o maaşın otuzda biri senin hakkındır.”
Bu cami, İzmir’de teravih namazları için en yoğun ilgi gören camilerden biridir. Bir dönem Sadık Bey Oteli altındaki kahve de çok ünlüdür. Teravih’ten sonra bu kahvede toplanan semt ekâbirinin kayıtlara geçmiş nargile âlemleri vardır.
Gelelim caminin “Gazi” olmasının yaşanmış öyküsüne.
Çorakkapı Camisi, Yunan işgali sırasında kurşun yağmuruna tutulup yara aldığı için Gazi’dir. İşgal döneminde bir bölük Yunan askeri, trenle Kasaba istikametine gönderilmek üzere gara getirilir. Tam bu sırada caminin müezzini vakti geldiği için minareye çıkar ve öğle namazını okumaya başlar. Bu mübarek ezan sesine sinirlenen askerler camiyi yaylım ateşine tutarlar. Caminin her tarafı delik deşik olur. Aynı gün, dönemin İzmir Müftüsü, Çelebizade Rahmetullah Efendi, büyük bir cesaretle soluğu İşgal Umumi Valisi Stergiades’in makamında alır ve durumu anlatarak olayı protesto eder. Stergiades’in olaydan haberi yoktur ve gerçekten de askerlerin yaptığına canı sıkılır ve Rahmetullah Efendi ile aralarında şu konuşma geçer:
- Üzgünüm hoca efendi. Bundan mütevellit ibadethanenizin zararı ne ise derhal takdim edelim.
- Muhterem Vali, bu güne kadar herhangi bir Müslüman’ın sizin kiliselerinizden birine el uzattığını hiç görüp duydunuz mu? Tazminat teklifiniz için teşekkür ederim. Gerçi işgaliniz altındayız ama bir camiyi onarmak için sizden para alacak kadar da düşmedik. Gene de sağ olunuz.
Rahmetullah Efendi’nin girişimi ile cemaat camiyi onarır. Ön cephedeki mermi izleri bulunan sıva indirilerek, duvar yenisi ile sıvanır. Saçaklardaki bir kaç izin bıraktığı hasar da onarılır. Ancak seksen beş basamaklı minare de kurşunlardan nasibini almış ve koyu kırmızı renkte taşlardan örülen gövdesindeki izler için bir şey yapılamaz…
Yıllar önce bu bilgileri derlediğimde uygun objektifli fotoğraf makineye sahip değildim. Ama kurşunların şerefe ve çevresindeki taşlardan kopardığı parçaları gözlemlemiştim. Yerlerini artık biliyordum. Kısmet bu günlere imiş. Geçenlerde, makinemi kaptığım gibi uygun bir noktaya geçip o noktaları çektim…
Gazi camiye selam ederken İzmir Valiliği aracılığı ile İzmir Müftülüğü’nün bu güzel camiye “Gazi Çorakkapı Camisi” adını vermesi ne iyi olur diye düşünüyorum…
Ne dersiniz?
Bu arada Kaptan Mustafa Üzel dostum önemli bir evrak gönderdi. İzmir Kadısı’nın olayla ilgili yazısı… Kendisine teşekkür ederek ekliyorum:
“Devletlu efendim hazretleri şehr-i halin dokuzuncu cumaertesi günü sabahleyin ezani saat üç raddelerinde İzmir’de Basmahane istasyonu karşusunda vaki çorakkapu camii şerifi hedef ittihaz edilerek yunan askeri tarafından camii şerifi mezkurun minare ve …… layuad silah atılarak çıkan mermilerden minare kısmının üst tarafı harab edildiği hava gazlarının bir kısmı hasara uğradığı ve mezkur minarenin alemi altındaki renkli camların kırıldığı ve bu tahribattan minarenin taşları sökülerek düşme tehlikesi husula geldiği ve cami-i şerif mezkurun etrafında olan dükkanların üzerlerine minareden taşlar düşüb hasarat vukua bulduğu ve iki saat kadar devam eden işbu endaht keyfiyetinden mevki-i mezkur sakine-i müslimesi duçar rahat olduğunu ve bu hal haysiyet-i islamiyeyi rencide ettiğinden illet-i vakıanın ….esbabında İzmir yunan fevkalade komiserliğine zaman-ı vakıadan üç saat sonra işar edilmiş ise de işar vaki …..itibara alınarak şehrin her tarafında atılan layuad silah endaht edildiği ve basmahane istasyonuna sevk edilen askeri yunaniye tarafından bir kaç saat devam etmek suretiyle ahali-i islamiye mahallesine atılan silahlardan ahali-i müslimeden iki vefat ve onu mütecaviz mecruh ve bir vefat vukua bulmuştur bunlardan başka İzmir’den Aydın şimendiferi hattı güzergahında tarla ve bahçelerinde işleriyle meşgul bulunan ahali-i müslimeye karşı atılan mermilerden Aydın hattında yedi ve İzmir’den Manisa’ya kadar mahalde bir günde oniki vefat vukua bulmuştur işbu hal devam ve vukuat tekrar edilmekde ve hat güzergahında bulunan müslim ahali tarla ve bahçelerine gidememekde olduğu ve şu halin mebni hususunda bir heyet-i mahsusa tarafından sırasıyla İngiliz, Fransa, İtalya ve Amerika konsulatıhaneleriyle Yunan fevkalade komiserliğine müracaat vaki olduğunu malumat arz olunur ol babda emr-u ferman hazret-i men lehül emrindir.
İzmir Kadısı 11.Nisan.337 (1921)”