Bu yazıda gene Kızlarağası’ndan söz etmeyecektim ama o güzelim şeftali ağacının yerinde olmadığını fark edince, çok üzüldüm ve oradan her gün geçenlerin bile pek fark etmedikleri ağacı yazmaya karar verdim.

İşte son yıllarda her Şubat ayında tomurcuklanmasını ve Mart ayında da henüz dalları yapraklanmadan o güzelim çiçekleri ile bahara ve İzmir’e “Merhaba” demesini dört gözle bekler olduğum o ağacın hemen her çiçeklenmesini de fotoğraflıyordum. Bu yıl da öyle oldu ve ben gene iki günde bir oraya gidip sevgili ağacımın çiçeklenmesini gün be gün izledim. Sonra oralarda bir kaldırım düzenleme ve yol çalışması başlatıldı. Konak Belediyesi tarafından yaptırılan bu çalışmalar başlamadan az önce, bloklar halindeki kayrak taşları yol ağızlarına indirildiği günlerde ben İzmir dışına çıktım. Neredeyse dört ay İzmir’e çok kısa zaman dilimleri için birkaç kez geldim ama o ağaçla hiç merhabalaşamadık. Güz mevsimiyle birlikte yine İzmir’deydim. Sözünü ettiğim yol ve kaldırım kaplama çalışmaları da tamamlanmıştı ve bir gün…
Yine Kızlarağası Hanı önündeydim. Bedesten kapısına doğru yönelmiştim ki ağacın orada olmadığını gördüm. Yerinde kayrak taşları kaplanmış bir düzlük vardı. İçimdeki sevgi dallarından bir hoyratça koparılmış gibi duyumsadım o an… Sanki bir yerlerim kanıyordu…
O günden bu yana oradan her geçişimde o sancı yeniden canımı acıtıyor…
Yazık oldu şeftali ağacına.
Bir daha hiç kimse onun fotoğraflarını çekemeyecek…
Sevgiyle kalın… Ağaçsız ve çiçeksiz kalmayın…