Şeftali ağacına kıydılar

Aralık ayının ilk fotoğraf yazısında Kızlarağası Hanı’ndan söz etmiştim. Birçok arkadaşım bana ulaşarak “Yazıyı okuduklarının hemen ertesi günü oraya gittiklerini ve kahvelerini bir kere daha ama bu kez yazdıklarımı da anımsayarak zevkle yudumladıklarını” aktardılar. Elbette büyük mutluluk duydum. Ancak özellikle öğle saatlerinde gidenler sözünü ettiğim lokantalarda, önerdiğim yemeklerden yiyemediklerinden yakındılar. Kapının önünde kuyruklar varmış. Doğrudur, ben de öğle yemeklerini fırsat buldukça oralarda yerim. Özellikle “Bizim Lokanta”nın topu topu 25 – 30 kişi alan küçücük dükkanında 12:00 ile 14:00 arasında yer bulmak artık pek olası değil. Bundan beş yıl kadar önce hemen karşıdaki 3 katlı dükkanı da kiralayarak biraz rahatlamışlardı ancak o dükkana su bağlanmayınca hesap bozuldu ve yeniden küçücük yerlerinde kucak kucağa hizmet verir oldular.

Bu yazıda gene Kızlarağası’ndan söz etmeyecektim ama o güzelim şeftali ağacının yerinde olmadığını fark edince, çok üzüldüm ve oradan her gün geçenlerin bile pek fark etmedikleri ağacı yazmaya karar verdim.

O ağacı küçücük bir fidanken fark etmiştim. Hemen yakınında bir çam ve bir föniks varken o şeftali fidesini oraya kim dikmiş, hiç bilemedim. Geçen yıllar içinde o da boy verdi. Bilenler bilir, şeftali ağacı tüm meyve ağaçları içinde, dört mevsimde dört ayrı güzellik sergileyen belki de tek ağaçtır. Çiçekleri de çok zariftir. Kiraz ve kayısı gibi gülgiller ailesinden olan ve yeryüzüne Çin’den yayıldığı düşünülen şeftali meyvesinin adı, dilimize Farsça “Şeft-i alu” sözcüğünden geçmedir. Anlamı da “Etli erik”tir.

İşte son yıllarda her Şubat ayında tomurcuklanmasını ve Mart ayında da henüz dalları yapraklanmadan o güzelim çiçekleri ile bahara ve İzmir’e “Merhaba” demesini dört gözle bekler olduğum o ağacın hemen her çiçeklenmesini de fotoğraflıyordum. Bu yıl da öyle oldu ve ben gene iki günde bir oraya gidip sevgili ağacımın çiçeklenmesini gün be gün izledim. Sonra oralarda bir kaldırım düzenleme ve yol çalışması başlatıldı. Konak Belediyesi tarafından yaptırılan bu çalışmalar başlamadan az önce, bloklar halindeki kayrak taşları yol ağızlarına indirildiği günlerde ben İzmir dışına çıktım. Neredeyse dört ay İzmir’e çok kısa zaman dilimleri için birkaç kez geldim ama o ağaçla hiç merhabalaşamadık. Güz mevsimiyle birlikte yine İzmir’deydim. Sözünü ettiğim yol ve kaldırım kaplama çalışmaları da tamamlanmıştı ve bir gün…

Yine Kızlarağası Hanı önündeydim. Bedesten kapısına doğru yönelmiştim ki ağacın orada olmadığını gördüm. Yerinde kayrak taşları kaplanmış bir düzlük vardı. İçimdeki sevgi dallarından bir hoyratça koparılmış gibi duyumsadım o an… Sanki bir yerlerim kanıyordu…

O günden bu yana oradan her geçişimde o sancı yeniden canımı acıtıyor…
Yazık oldu şeftali ağacına.

Bir daha hiç kimse onun fotoğraflarını çekemeyecek…

Sevgiyle kalın… Ağaçsız ve çiçeksiz kalmayın…