Ahmet Piriştina’nın başkanlık döneminde açılan bir yarışma sonucu kazanan projenin bir anlamda yaşama geçirilmesi olan bu konuda İzmir’e dışarıdan epey yatırımın geleceği anlaşılıyor. Bu alanın kazanılması için çalışmalar başladığında yerel medyada bir “Üçüncü İzmir” yakıştırması çıktı. Bu yanlış tanımlama herhalde hem belediye hem de bazı gazetecilerin ilgisini çekmiş olacak ki, neredeyse moda halinde kullanılır oldu.
Ne kadar da yanlış…
“Üçüncü İzmir” ne demek?
Tarih içinde İzmir şehri iki kez sıfırdan kurulmuş. Sanırsınız ki, üçüncü kez yeniden kuruluyor. Ama bu çalışmada İzmir yeniden kurulmuyor ki. Sadece bir bölgede çağdaş ve farklı bir imar uygulamasına gidiliyor. Şehrin o bölgedeki silueti ile iş ve yaşam alanları değişecek. Eğer buraya Üçüncü İzmir demeyi sürdürür isek; o zaman yakın bir gelecekte şehrin çevresinde oluşturulacak her uydu bölgeye sırayla yeni numaralı adlar takmamız gerekecek.
Üçüncü İzmir, sözcüğünü sevenlere inat ben de size bu gün Dördüncü İzmir’den söz edeceğim.
Dördüncü İzmir “Gelecek zaman” için tasarlanmış bir düşünce. Yani çağdaş olmaktan öte, çağın da ilerisinde… Hem de burnumuzun dibinde… Beşbin yıllık bir geçmiş ile iç içe…

Tepekule, İzmir şehrinin tarih içindeki önemli bir döneminin başlangıç noktası.
Bu fotoğrafı çekerken art arda sıralanmış dört görünüm zaten her şeyi açıkça anlatıyor:
1- Yeryüzünde ve yeryüzünün bu bölgesinde önce yalnızca “Doğa” vardı. Yemyeşil ve çiçekli olan ön plandaki bölümde olduğu gibi.
2- Sonra insan var oldu ve uygarlığı yarattı. Ateşli silahlardan önce, göğe yükselen sütunları da yarattı. Uygarlığın sembolü olan zeytin ağacı da bu geçişe yardımcı oldu. Fotoğrafta ortadaki bölümde görüldüğü gibi.
3- İnsanlar çoğaldı. Çok şükür atom ya da nötron bombasını biz keşfedemedik ama mimarlık sözlüğüne “Fastbuild” bir kavram olan “Gecekondu”yu armağan ettik ve dağları taşları bu kez fotoğrafın arka planında görüldüğü gibi kondularla örttük.
4- Yıllar geçip de adım atacak yer kalmayacağı ve tüm kaynakları tüketmiş olacağımızdan; yeryüzünü terk edip, uzay kamyonlarının kasalarına doluşarak evrendeki megapol yıldızları göç dalgası ile işgale gittiğimiz zaman; başlangıçtaki yeşil dünyamızdan geriye yalnızca grinin her tonunda ve kirlenmiş taş, toprak kalacak!
Tıpkı fotoğrafta en arka, sağ üst köşede görülen alan gibi.
İşte oraya da ben Dördüncü İzmir diyebilirim…
Hadi, siz de İzmirlerinizi sayın. Bakalım kaç tane var?
Sevgiyle kalın…
İzmirsiz kalmayın…