Yaşları elliyi bulmuş İzmirliler için bir zamanlar “Kültürpark” ve “Fuar” kavramlarını birbirinden ayırmak olanaksız gibiydi. O dönemlerde 20 Ağustos günü başlayan ve aralıksız bir ay süren Uluslararası İzmir Fuarı 20 Eylül gecesi kapanıncaya kadar yalnız İzmir’in değil, önce tüm Ege Bölgesi ardından da ülkemizin en önemli etkinliği idi.
Bir aralar katılımcı ülke sayısının elliyi aştığı fuar, yıl boyunca herkesin heyecanla beklediği ticaret, kültür, sanat ve eğlence dünyasıydı. O bir ayda bütün Ege çiftçileri akın akın İzmir’e inerdi. Bolluk ve bereketle yetiştirdikleri ürünü tüccara satmış olduklarından, ceplerindeki paradan gereksinimlerinin dışında kalanı da İzmirli kuyumcularda altın’a yatırırlardı. İzmir otellerinde bırakın normal yatak bulmayı, damlara serilecek şilte bulamazdınız.
Özellikle 60’lı yılların ikinci yarısından itibaren fuarın hem İzmir hem de ülke ekonomisinde ne kadar önemli bir yer aldığı fark edilmeye başlanınca fuara rakip çıkarılmaya çalışıldı. Bu önce Kocaeli’de denendi, tutmayınca da “Fuarı İstanbul’a götürelim” mırıldanmaları başladı.
70’li yılların politik kargaşası ülkenin hemen her alanında sıkıntılara neden olunca bundan fuar da etkilendi. Önce katılımcı ülke sayısında azalmalar başladı. Sonraları ortaya “Fuar süresini kısaltalım. Bir ay çok uzun…” diye bir düşünce atıldı. Yarım yüzyıldan fazla bir zaman bir aya yayılmış bir şenlik makaslanmaya başladı. Ardından yıl içine yayılan ihtisas fuarları başladı. Bunlardan, başladığında büyük umutlar beslediğim ve “Belki de İzmir’i teknoloji cenneti haline çevirir” diye düşündüğüm “Bilgisayar ve Bilgisayar Teknolojileri Fuarı”nın bir iki yıl düzenlendikten sonra adeta pili bitti. Bana göre ihtisas fuarları içinde İzmir’e yakışan ve artı değer katan tek fuar var: Marble, yani mermer fuarı. Onun da yeri ne yazık ki Kültürpark değil. Vinolive olarak bildiğimiz “Şarap ve Zeytinyağcılık Fuarı” ise gelişmesini çok istediğim bir fuar.
Tüm bunlar olurken yirmi günlük bir zaman sığdırılan uluslararası fuarımız da önceleri “İlk on günü uluslararası, son on günü ulusal” diye ikiye bölündü. Sonra bir on gün daha kırpıldı ve Eylül ayı başında eski fuarları mumla aratır bir biçime dönüştü.
2006 yazına denk gelen 75. Fuar için İzfaş tarafından oluşturulan Danışma Kurulu’na, bölge müdürü görevimden olsa gerek beni de çağırdılar. Aman o ne şaşaalı bir toplantıydı! Ege Palas balo salonunda üst üste düzenlenen toplantılara Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu bile davetli olarak katıldı. Daha sonra oluşturulan alt kurula da gönüllü olarak katıldım. Orada güzel projeler üretildi. Ancak bunların hangisi gerçekleştirildi derseniz, çok azı diye yanıtlayabilirim.
Aklımda yalnızca “Nostalji Gazinosu” ve “Dün, Bugün, Yarın” konulu sergiler kaldı. Ana tema olarak belirlenen “Organik tarım” ve “Yenilenebilir enerji” konuları ise gelen yüz binlere nasıl aktarıldı, ben göremedim. Oysa gazino kültürü, İzmir yaşamının vaz geçilmez bir parçasıydı. Kültürpark’ta yıkılan gazinolar, İzmir’e yeniden kazandırılmalı ve İzmir yaz aylarında ülkenin sahne sanatçılarının büyük bölümünü ağırlamalıydı. Şehrimizdeki yazlık sinema kültürünün de yok olmasına tıpkı gazinolar gibi hayıflanırım. Sinemaların gelişen teknoloji, TV, bilgisayar ve benzeri rakiplerle baş edememesini anlayabiliyorum ama bu teknoloji, gazino kültürünün önünü asla kesemez.

Tek ümit, Gaziemir’deki yeni fuar alanında…

Siz, ne dersiniz?
Sevgiyle kalın…
İzmirsiz ve fuarsız kalmayın…