Seksenbeş yılın en önemli kazanımı

Geçtiğimiz Aralık ayı, İzmir Büyükşehir Belediyesi yatırımlarının açılışı nedeniyle bir hayli hareketli geçti. Art arda yapılan açılışlarla adeta anlamlı bir boy gösterisi yapan Sayın Aziz Kocaoğlu, bu açılışların son gün yapılanlarına katılan Sayın Deniz Baykal’a bir anlamda “Başka adaylara göz atmayı bırak da benim dönemimde yapılanlara bir bak” demiş oldu. Baykal da bu pası auta atmadı ve iki gün önce katıldığı bir TV programında adayını açıkladı.

Bu seçimin oldukça geç açıklandığını düşünüyorum. Madem karar böyle olacaktı, Sayın Kocaoğlu aylardır neden yalnız bırakıldı görüntüsü içine itildi. Kendi teşkilatıyla onca kavgaya ne gerek vardı? Ama benim konum bu değil. İşin gündelik politika kısmını uzmanlarına bırakıyorum.

Ama işin sanat kısmı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sanat kültür konularına yaklaşımı elbette beni ve yakın çevremi fazlasıyla ilgilendiriyor. Bu konudaki düşüncelerimizi seçime kadar geçecek sürede elverdiğince değerlendirmek de görev diye düşünüyorum.

Aziz Bey göreve seçildikten sonraki yaklaşık iki yıl bu alanda hemen hiçbir şey yapmadı. Elbette bunu sadece kendisi istemeyip, çevresindekiler de yönlendirmeliydi. Ama bu da olmadı. Oysa son derece sanat dostu bir insan olduğunu da önceden biliyordum. İzmir Devlet Tiyatrosu temsillerinin ve şehirdeki birçok etkinliğin eşiyle birlikte sürekli izleyicilerindendi Sayın Kocaoğlu.

İlk hareket 2006 yılında gerçekleşti ve Sayın Kocaoğlu bu eksikliği kapatmanın ilk adımı olarak çalıştığım kurumdan bir arkadaşı “Sanat Danışmanı” olarak görevlendirmek istedi. O dönemde kurumun müdürlük görevini ben sürdürdüğüm için hiç düşünmeden onayı verdim ve bu onayı genel müdürlüğümle de paylaşıp oraya da onaylattım. Dönemin sanat ve kültürle ilgili daire başkanı ile bu danışman oldukça uyumlu bir çalışmaya başladılar. Zaten birçok hareket de art arda o dönemde gelmeye başladı.

Söz gelimi; Yayın Kurulu oluşturuldu ve “Kent Kitaplığı” dizisi uzun bir zamandan sonra yeniden yaşama geçti. Sanat kurumlarına önemli yardımlar edildi. Bu alanda en önemli proje olan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi ihale süreci sonunda tamamlandı ve temel atıldı. İnşaat çalışmaları ülkemizde çok az görülen bir hızla sürdürüldü. Doğrusu var ki İzmir Büyükşehir Belediyesi bu aşamada fazla aksamadan, özellikle son altı ayda yatırımı inanılmaz hızla sürdürdü. Bu tempoda kuşkusuz en büyük pay neredeyse yatağını yorganını merkeze taşıyacak kadar işinin ve eserinin başında olan, merkezin mimarı Sayın Tevfik Tozkoparan’dı.

Bu açılış keşke Saygun’un ölüm yıldönümü olan 6 Ocak gününe denk gelseydi. Ama bir yanda seçim yasakları bir yanda ise seçim adaylığı telaşı; ülkemizin en nitelikli konser salonuna ve alt yapısına sahip merkezin, 27 Aralık Cumartesi akşamı, üstelik yapım da tamamlanmadan açılmasına neden oldu.

Açılışla birlikte birbirini izleyen dört konser sonrası merkez sessizliğe büründü. Çünkü yarım kalan işlerin tamamlanması gerekiyor… Bu arada çok ilginçtir bu konuda hazırladığım bir ön raporu dosya halinde ve Haziran ayı başında Sayın Aziz Kocaoğlu’ya TV programında teslim ettiğim halde merkezin yarattığı trafik sorununa hiçbir önlem alınmamış olması, açılış gecesi o çevredeki trafik akışının kilitlenmesine neden oldu. Bu arada önlem alınmazsa bundan sonra da olmaya devam edecek. Çünkü merkezin arka cephesi çıkmaz sokak, bir yanı dere yatağı, bir yanı ise tek yön ve daracık bir sokak. Önünde de Mithatpaşa Caddesi ve o caddeden Mustafa Kemal Bulvarı’na açılan en önemli kavşak da tam o noktada.

Sayın Kocaoğlu’yu insan olarak da oldukça beğenirim. Ama görülen o ki bu konularda kendi atadığı kadro ona yeterince yardımcı olmuyor. Açılış gecesi konserinde o salonda TV’lerden izlediğimiz gibi yüzlerce koltuk boştu. Bu kadar görkemli salonu boş bırakmak nasıl bir protokol anlayışıdır? Üstelik bu kentte o gece çağrılması gereken nice sanatçı ve sanatsever de çağrılmamıştı. Bu kente bir konser salonu kazandırma düşüncesi ortaya yeni atılmamıştı ki?

Yıllardır nice insan bu isteği gerçekleştirmek için emek verdi, ortam yaratmaya çalıştı. Öte yandan İzmir’de müzik üzerine yazı yazan o kadar az insan vardı ki… Onların da bir bölümünün çağrılmaması düşündürücü idi. Öğrendik ki açılışı Protokol Müdürlüğü gerçekleştirmiş. Bunu böyle yapmamalıydılar diye düşünüyorum. Eğer bu kentte bu alanda kimlerin çağrılacağını bilmiyor iseler bu daha da yanlış. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bunu bilmemeye hakkı ve böyle bir savunması olmamalı. Bu protokol ile ilgili görüştüklerim hep “Vallahi Yaşar bey… Biz yapmadık… Başkanlık yaptı…” dediler. Ama ben bu bakış açısından Sayın Kocaoğlu’nun asla haberi olmadığını düşünüyorum.

Geçen yazımda dediğim gibi. Sayın Kocaoğlu, görevi beş yıl daha sürdürecek ise, böyle yanlışlara ve kırgınlıklara asla meydan vermemelidir.

Öte yandan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi, ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar müzik alanında amatör ve iyi niyetli kişilerle değil, özellikle müzik sanatında profesyonel bir Genel Müdür tarafından yönetilmelidir. Üstatlardan kurulu olmuş olsa da Danışma Kurulu’nun da, işin doğası gereği, önerilerden öte gerekli hız ve eylemi sağlayamayacağını düşünüyorum. O noktada telefonu kaldırdığı anda dünyanın her yerindeki sanatçı, orkestra şefi ya da emprezaryolar ile görüşme becerisi, donanımı ve dostluğu olan bir uzman olmalıdır.
Biliyorum ki, internette yazılanları belediyeler pek umursamıyor. Ama olsun biz yazalım da, okuyan okusun bilen bilsin…

Ahmed Adnan Saygun’da doyulmaz nice konserler izlemek ümidiyle…