Yağmur yağdı böyle oldu

Çocukluk günlerimin İzmir’ini anımsıyorum. Pırıl pırıl, sevda yüklü bir şehirdi. Çok güzeldi… İzmir’e o yaşlarda aşık olmuştum…

İzmir aşkı hala devam ediyor ama İzmir o günlerdeki gibi güzel değil… Şair’in dediği gibi tüm renklerin hızıyla kirleniyor ve bu hızla giderse kirlenmede birincilik ödülünü kimseye bırakmayacak.

Kirlenme deyince de, yalnızca uzun zamandır yazdığım gibi sokakların, kaldırımların kirlenmesinden değil, her tür kirlenmeden söz ediyorum…

Bu önlenemez kirlenme her geçen gün şehrin üstüne yeni kir tabakaları ekliyor. Ortalık toz duman oluyor ve adeta göz gözü görmüyor.

Kirlenmeden nasibini neredeyse herkes alıyor, kurtulabilecek olan da yok… Ellerimiz, yüzümüz, duygularımız, davranışlarımız ve ilişkilerimiz kirleniyor…

Bu kirliliği de hiçbir şekilde arıtamayacağız gibi geliyor bana…
Su yok…



Çocukluk yıllarımda İzmir’de günümüzdekilere benzer müthiş yağmurlar yağardı. Hatta bir ay her gün yağan yağmurları bilirim… O dönemin İzmir’inde yağmurlar caddeleri sokakları tertemiz yapardı…

Şimdi her yoğun yağışta şehirde birçok yeri sel götürüyor…

Yağmur yağınca damlalar sel oluyor…

Şehrin birçok önemli arterinde karşıdan karşıya geçmek ne mümkün…

Islak duygular içindesiniz…

ESHOT yeni bir düzenlemeye başladı sanırım.

Yağmur yağmaya görsün, ne kadar yeni alınmış Mercedes ve BMC otobüs varsa sırra kadem basıyorlar ve ortalığı emeklilik çağlarını çoktan aşmış Sanos’lar basıyor…

Bildiğini umduğum “İçeriden” bir dosta sordum “Yeni araçlar zarar görmesin, suya girmesin” diye böyle yapılıyormuş…

Bu araçlar sulu caddelerde gidemeyecek ise yeni olmalarının ne anlamı var?

Zaten yarıyıl tatili nedeniyle seferler ve araçlar azaltılıp, duraklar iyice kalabalıklaştırıldı; bir de millete eziyetli yolculuk yaptırmanın anlamı ne?

Bu aralar araba vapurları da her nedense arızalanıyor. Yağmurdan herhalde…

Üçkuyular İskele’ye gidiyorum.

Bostanlı’da bir etkinlik var…

Görevli diyor ki: “14:00 seferi yok!”

Neden?

“Yok işte! Yapılmayacak!” diyor ve uzaklaşıyor, gök gürlemesi arasında…

Akşam Bostanlı’dan 22:20 ile döneceğim. Gidiyorum ki, yağmur altındaki iskelede hareket yok!

“Beyim o sefer yapılmayacak! Vapur arızalı!”

İskeleye bağlı diğer iki feribotu gösteriyorum “O zaman bunlardan birini sefere çıkarsınlar!”

Yanıt sadece yağmurun şakırtıları…

Bu yağmurlu dönem hayırlı işlere de vesile oluyor…

Kitap – yayın işleri de elbette hayırlı işlerdendir…

İstanbul kökenli Heyamola Yayınevi geçen gün bir projeyi başlattı.

İstanbul için yaptıkları uygulamayı İzmir için de yaşama geçirdiler. “İzmirim” adını taşıyan bu projede İzmir’in kırk semti, kırk yazar tarafından anlatılacak ve kırk kitap olarak yaklaşık bir yıl sonra okuyucu ile buluşacak.

Geçtiğimiz günlerde yayınevi sahibi ile yazarlar hoş bir toplantıda bir araya geldiler ve düğmeye basıldı. Listeye baktığımızda olması gereken bazı semtlerin olmadığını görüyoruz. Ancak gene de İzmir’ için çok önemli bir çalışma olacağa benziyor. Özellikle salt belgesel olmayıp anılara dayalı yakın geçmişin anlatılacak olması açısından da ilginç bir dizi olacak.


Diğer bir hayırlı yayın atağı ise İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden geldi. Yıllardır yapılması özlemle beklenen “İzmir Ansiklopedisi” çalışmaları başlatıldı. Bir kurulun yürütmesiyle sürdürülecek çalışmalar tamamlandığında en az İstanbul Ansiklopedisi çapında bir eserin ortaya çıkması bekleniyor. Hedeflenen zaman da üç yıl. Bu boyutta bir ansiklopedi için kısa bir zaman ve oldukça tempolu çalışılması gerekiyor. Ama dilerim İzmir’e yaraşan bir çalışma olur.

Bir hayırlı iş de, daha önce sözünü ettiğimiz ve kent gözlemcisi sevgili Orhan Beşikçi’nin büyük emek verdiği “Basmane Günleri” etkinliğine Konak Belediyesi’nin bizzat sevgili başkan Hakan Tartan’ın ağzından destek sözü verilmesi oldu.

Öte yandan Altınpark kazıları da bu günlerde başladı… O alanda da birçok etkinlik yapılacak…

Mayıs ayında İzmir’i oldukça renkli günler bekliyor…