Ardından gelen kış mevsimi son yılların en yoğun yağışını da getirince bu yaz sular her yerde gürül gürül akıyor. Toplum, doğal olarak sıkıntıyı çabuk unuttu ve şimdi suyu bol keseden harcıyor. Belediyeler de Suyu dikkatli kullanın çağrılarını kestiler. Anadolunun kuzey bölümünde şakır şakır yağmurlu günler yaşanıyor ama Ege ve İzmir doğal olarak güz mevsimini bekleyecek. Eğer yağış beklenildiği düzeyde gerçekleşmez ise ilgililerin ilgisi yeniden başlar ve yumurta kapıya gelince uyarıları duyarız.
***
Bu arada zorlu bir yaz mevsimi yaşıyoruz. Her ne kadar kuzeydeki yağışlar özellikle Çeşme ve çevresine güçlü esintiler olarak yansıyorsa da İzmir şehri, gece geç saatlerde bile Dili bir karış dışarıda görüntüler sergiliyor. Gölgede duran ısıölçere bakıyorsunuz 41i gösteriyor. Ama meteoroloji web sayfası en yüksek sıcaklığı 35 olarak veriyor. Sıcaklığın 40 dereceyi aştığını vurgularsa zorunlu yaz mesaisi yapılmasına neden olmaktan çekiniyorlar sanırım.
Gençlik yıllarımda o tür yaz mesaisi yapılırdı. Resmi daireler 7.30da işbaşı yapar ve öğle tatili yapmadan 14.00de paydos edilirdi. Ben o dönemde hem liseye gidiyor hem de ESHOTta elektronik makineler servisinde işçi statüsünde çalışıyordum. Sıcak yaz günleri mesai biter bitmez binanın yanında bekleyen otobüse biner ve şarkılı türkülü bir yolculuk yaparak, günümüzde her nedense Yüce Sahil dedikleri Kalabaktaki ESHOT memur kampına giderdik.
ESHOTun işçi kampı da vardı ve İnciraltıdaydı. Kalabak o zaman yan yana kamplarla adeta büyük bir çadır kent gibiydi. Karayolları, Tekel, Polis, Demiryolları kampları önemliler arasındaydı ve her hafta sonu da bu kamplar kendi gazinolarında eğlence geceleri düzenlerdi. Tertemiz denizin uzandığı bembeyaz kumlu sahillerle rüya gibi bir yerdi o bölge. Sürekli temiz ve berrak bir denizi artık sadece Karaburun çevresinde görebilirsiniz. Geçenlerde ihalesi tamamlanan İçmeler – Karaburun duble yolu tamamlandığında oradaki bakir güzelliğin de yok olacağından eminim.
***
Söz yarımadadan açılmışken Çeşme için de bir şeyler söylemek istiyorum. Çeşme merkezi, yıllardır sakin ve sessiz iri bir köy görüntüsüyle yaz günlerini geçirirken, Ilıca en canlı ve hareketli yer olurdu. O nedenledir ki büyük şehirlerdeki ünlü markalar ilk iş yerlerini hep Ilıcada açtılar.

Ancak bu yıl Çeşme kasabası ikisini de geçmiş. Alaçatı yine aynı hareketliliği yaşıyor ama Ilıca artık merkezin yanında o kadar sönük ki… Çeşme çarşısı artık sabaha kadar uyanık. Hele yeni açılan Marina çevredeki tüm yerleşim yerlerine son darbeyi vurmuş. Düşünüp önerenin de, izin verenin de, yapanların da ellerine sağlık.
Deniz sevdalısı bir İzmirli olarak gurur duydum. Yolunuz Çeşmeye düşerse hele gün de denize kavuşmak üzereyse Marinaya gidin… Saatlerce gezin, izleyin, eğlenin
***

Bu arada seçilecek projede umarım yıllar önce yapılan yanlış yinelenmez ve sahne tekniği açısından bana göre zayıf bir proje yaşama geçirilmez.
Elbette, hayırlı olsun diyorum…
Sıcak yaz, yağmura hasret bırakmasın…