Kentli damatlara kaynana kültürü önerileri

Çağımızın gün geçtikçe gelişen tempolu ve yoğun yaşama biçiminde özellikle kentlerde yaşayan insanlarımızın onca sorunla karşılaştığı tartışılmaz bir gerçektir. Artık kentli olmak biraz da beceri isteyen bir standart haline gelmiştir. Bir kentli kentte nasıl yaşanacağını bilmezse kentli olamaz, o kent de kente benzemez. (Zaten hangi yerleşim yerimiz kente benziyor ki!)

Bu yazımızın konusu; kentlerdeki en önemli tehlikelerden biri: Kaynanalar. (Buraya heyecanlı bir jenerik müziği girmesi gerekiyor. Belki sevgili editörüm bunu yapar… Ama ben yine de aziz ve canımdan çok sevdiğim okurlarımın -hele damat iseler- tehlike ve korku dolu müzik parçasını bütün benlikleriyle duyumsayacaklarına inanıyorum.)

Bilimsel adlarıyla “Kayınvalidecus”, “Hanımanneus” olarak da bilinen kaynanayı sofra kültürümüzün önemli adlarından kaygana ile karıştırmamamız gerekir. “Kayın ana” sözcüğünün kısaltılmışı olarak da açıklayabileceğimiz bu addaki “kayın” sözcüğünün karlı kayın ormanındaki kayınlarla da bir ilgisi olmadığını dost ve müşterilerimize açıklamayı ayrıca borç biliriz.

Şimdi gelelim sözün özüne: Bir kaynanaya sahip olabilmeniz için evli olmanız koşulu vardır. (Bu arada sizi gerçekten tebrik ederiz. Yahu, nasıl becerdiniz de böyle ayvayı yer durumlara düştünüz? Kimsesizler yurdundan bir gelin adayı bulamadınız mı? Üstelik siz bir hata daha yapıp kaynananız ile aynı kentte de yaşıyorsunuzdur. Kendinize teessüf edeceğinize bir de gülüyorsunuz!)

Bir düşünür ne demiş? (Düşünmese diyecek bir sözü olmazdı zaten.) “Bir karı-kocanın mutluluklarının başlıca koşulu, kaynana ile aynı kentte yaşamamalarıdır.” Şimdi diyelim ki yukarıdaki IQ’sü düşük damatlar arasında siz de varsınız ve yediğiniz naneden dolayı feci pişmansınız. Biricik karınızı çok sevdiğiniz için de boşanmayı falan düşünmüyorsunuz ve çözümler arıyorsunuz. İşte Lokman Hekim ayağınıza -pardon gözünüzün önüne- geldi. Aşağıdaki satırları okuyun ve hayatınızdaki renkleri fark etmeye başlayın. Beyninizin önündeki silecekler çalışacak ve her şeyin gri olmadığını birçok okurumuz gibi siz de fark edeceksiniz.

1) Sakın ola “kaynanadan kaynanaya fark vardır” demeyin. Kaynana her zaman ve her yerde ve daima kaynanadır. Tufaya gelmeyin.


2) Kaynananın anlayışlısı asla olmaz, anlayışlı gibi görünmeye çalışanı olur. Gözünüzü dört açın, dikkatli olun.

3) Kaynanada eksik olan şey anlayıştır. Bu tür canlılardan anlayış beklemek gibi bir safdillik anlayışı içinde olmayın.

4) Uzun ve zahmetli yıllar boyunca edindiğini sandığı deneyim -ki birden fazla kızı olan kaynanalarda bu deneyim sanısı olağanüstüdür- nedeniyle her şeyi başkalarından, özellikle damadından çok daha iyi bildiğine inanır. Sakın aşağılık kompleksine kapılmayın.

5) Buna karşın sizin hiçbir şey bilmediğinize emindir. Bu nedenle kendini size yönetmekle yükümlü bir görevli sanır. Bu yükümlülük kısa zaman sonra sizin için adeta bir zulüm olur ve arabesk şarkıların ne demek istediğini anlar hale gelirsiniz. Bu arada teselliyi “bütün kötülüklerin anası”nda aramayın. Hem kesenize zarar verirsiniz, hem de midenize.

6) Bu aşamalar sırasında kaynananızın üzerinizde uyguladığı baskı fantezilerine dayanamayıp, adam öldürenlere de hak vermeye başlayacaksınız. Ancak unutmayın ki aynı sırada kaynananız da “kızını size vermekle yanlış yaptığına” emin olmak moduna gelmek üzeredir. Hatta bunu düşünmekle kalmaz bu düşüncesini size de açıklar. İşte bu cicim günlerinde kesici ve delici aletleri her iki tarafın da elinin altında bulundurmamak gerektiğini bilin.

7) Kaynananız kendisini dünyanın en açıkgöz insanları sandığından dolayı sizi durmadan gözler ama bunu kötü amaçla yapmadığını asla düşünmez. Bu işi “kızını korumak, kızının gözlerini açmak” için yapmaktadır. Çünkü “gençliğinde kocasından neler çektiğini o çok iyi bilmektedir.” Bu nedenle böyle bunalımlı anlarınızda “evliliğin en büyük engeli olan kaynananın, boşanmanın da en büyük nedeni” olduğunu asla unutmayın ve eşinize kıymayın. Onun tek günahı kaynananızın kızı olmasıdır.

8) Bir damat olarak kaynananızın yaşını sakın bilmeyin ve bundan söz etmeyin. Kendisinin karınızdan ancak bir kaç yaş büyük olduğunu düşünmeniz mutluluğunuz için yeterlidir.

9) Kızı ile evli olmanızın mutluluğunu ona borçlu olduğunuzu unutmayın. Bu düşünce bir an olsun bile aklınızdan çıkarsa vay halinize.

10) Eşinize iki şiir yazıyorsanız, bunlardan yalnız birini bilmesine izin verin ve ikinci şiiri bir giz olarak saklayın. Ama eşinize yazdığınızı bildiği her şiir için bir tane de kaynananıza yazın. İlham perinizle aranız iyi değilse “En Güzel Aşk Şiirleri” gibi kaynaklardan yararlanın. O da yetmezse “Manilerden Bir Demet” ya da “Romeo ile Juliet” gibi kitaplar da olur. O da yetmezse bir kutu falım cikleti alıp, işinizi görün.

11) Kaynananızın yazlığı varsa sakın bir haftadan fazla kalmak gibi bir yanlışta bulunup kendinize kıymayın. Hiç gitmemeniz de kötü etki yapar. Politik olun, arasını bulun.

12) Öyle olmasa bile onun “çok güzel giyindiğini”, “çok zevkli olduğunu” ve “hiç bir kadının ondan nazik olamayacağını” söyleyin. Böyle sözlerle yalan söylemek bir yana, sevaba bile girersiniz.

13) Kaynananızın hastalıklarında çok ilgili olun. Duruma zamanında el koyun ama öyle olsa bile rahatsızlığının “yaşlılıktan olduğunu” sakın söylemeyin. Hatta bu tür rahatsızlıklara uğramış çocuklardan örnekler verin. Bu tür örnekler belki sevap sayılmaz ama yalan da sayılmayacağına emin olabilirsiniz.

14) Onun yumurtladığı kendine özü saçma sapan vecizeleri adeta bir ata sözü sayarak belleğinize kazıyın.

15) Kaynananızdan para isteyeceğinize, sokakta dilenin daha iyi. Parayı aldığınız anda onun esiri olursunuz.

16) Kaynananız habersiz olarak ziyaretinize geldiğinde onu heyecanla karşılayın ama en az üç kaçma planınız önceden hazır olsun.

17) Sakın tatlı diline kanıp ona içinizi açmayın. Unutmayın, en tehlikeli olanları tatlı dillileridir.

18) Kaynananızla atışmak zorunda kaldığınızda -ki başınıza gelebilecek en büyük şanssızlık budur- tüm kozlarınızı hemen öne sürmeyin. Ümidiniz olmasa bile onu konudan bıktırmaya çalışın. Hücum harekatının nereden ve nasıl geleceğini bilemeyeceğiniz için son sözü daima siz söylemeye çalışın.

19) Sakın kaynananızı anlamaya çalışmayın. Onu kocası bile yüzyıllardır anlayamamıştır. Kafanızı boş yere yormuş ve keyfinizi kaçırmış olursunuz.

20) Kaynananızın başka şeyler düşünüp, başka şeyler söylediğine elbette emin olabilirsiniz. Ancak onun ne düşündüğünü anladığınızı sakın belli etmeyin. Düşündüklerini değil, söylediklerini anladığınızı belli edin.

Deneyimlerinize dayanarak yukarıdaki maddelere sizler de yenilerini ekleyebilirsiniz. Unutmayın ki biz internet sitesiyiz, damatların kurtarıcısı değil.

Son söz: Siz ne yaparsanız yapın, kaynana kaynanadır. Öyle olmasaydı o kadar gürültülü ve sevimsiz alete “kaynana zırıltısı” denir miydi?

***

Ne oldu da format dışı böyle yazı yazdığımı merak edenler olabilir. Bir şey olmadı efendim… Yaz sonu sendromu…